Bir şeyler başlar ve bir şeyler biter bu hayatta. Fakat yazıldığı
kadar kolay değil bu eylemler. Mesela şu an sitemize ilk yazımızla başlamak kadar
kolay değil aslında başlamak. Sitenin ilk yazısı, başlangıcımız falan,
fazlasıyla klişe davranarak, tabii ki başlamaktan ve bitmekten söz edeceğim.
Klişelerle dövün beni. Zaten başka bir işim de olamaz. Ama bugün bazı
gerçekleri ben suratınıza vuracağım.
Kim bilir, benim nefes almaya başlayışımda kimlerin bütün
nefesleri bitti. Kim bilir, ben gözlerimi dünyaya açtığımda kimler gözlerini
kapadı. Kim bilir, kimler sevgilisine sarılma fırsatını yakaladığında, kimler
sevgilisine sarılma ihtimalini tamamen kaybetti. İhtimalini bile kaybetti. Hani
olur ya mesela, siz en sevdiğiniz varlığı kaybedersiniz ve diğer insanları en
sevdikleri varlıklarıyla görürsünüz. Sadece empati. Sadece empati ki yaşanmadan
da bilinmez belki de ‘başlangıçlar ve sonlar.’
Siz sevmeye başlarsınız ve başkası bütün sevgilerini bir
anda kaybetmiştir.
Siz annenize sarılmak için kollarınızı açarsınız, bir
başkası annesini toprağa gömerken.
Siz onun gözlerine bakmaya başlarsınız, bir diğeri gözlerini
tamamen kaybetmişken.
Bu dünya ne kadar zalim? Ya da ne kadar iyi? Döndüğü sürece.
Belki de var olduğu. Belki de içinde denizleri barındırdığı sürece hem zalim
hem de iyi olacak dünya. Dünya bu; sağı solu belli olmuyor. Belki biz farkında
değiliz ama bu Dünya başladığında kim bilir kaç ‘Dünya’ yok oldu.
Ve başlamak her zaman iyi, bitmek ise her zaman kötüymüş
gibi gözükür. Biz, bir başka ülkede annesiz ilk güne başlayan bir insanın ne
kadar kötü bir başlangıçta olduğunu bilmeden bunu düşünebiliriz. Hatta belki de
bencillik eder ve herkese sadece ‘başlangıçlar’ dileriz. Oysa sevdiği insandan
uzakta olduğu günlerin bitmesini ister bir aşık. Bir adam ya da bir kadın.
Babasından uzakta olduğu günlerin bitmesini ister babasını hiç görmemiş bir
kız. Her biri aslında aynı anda hem acı hem de pamuk şekerden eylemler. Evet;
eylemler pamuk şekerden olabiliyor kimi zaman. Mesela biliyoruz ki sevmek her
zaman pamuk şekerdendir. Mesela biliyoruz ki nefret dolu insanlar pamuk şekeri
asla bizler kadar sevemeyecekler. Evet, eylemler böyledir işte. Aynı anda,
farklı iki şey olabilirler. Belki de sadece yaşamak ya da yaşayamamak meselesi
bu eylemler. Ben mesela bu kelimeleri yazarken kim bilir kaç kişi ölüyor, doğuyor,
evleniyor, seviyor, nefret ediyor. Kelebek etkisi gibi bir şey belki de her
söylediklerim. Ama ‘kim bilir’ demek her zaman farklı şeyler hissettirir
insana. Ve ben de bilmediğim dünyaları anlatmaya çalışmak tecrübesizliğindeyim
şu an. Üzgünüm, merak etmek beni de cezp ediyor dostlarım.
Şimdi bir sona daha geliyoruz muhtemelen. Şimdi kimlerin
hangi sonlarda olduklarını bilmeden sadece bir yazının sonuna geliyoruz. Ben
sıcacık evimde uyumaya hazırlanırken, bir köprünün üstünde ölmeye hazırlanan
insanların olduğunu düşündürmek bütün uykularımı kaçırıyor. Bazen başkalarını
düşünmek, donduruyor insanı. Bazen belki de iyi şeyler düşünmeli insan. Belki
de ben bu yazıyı bitirdiğimde yeni bir bebek doğmuş olacak ve annesi dünyanın
en güzel gülen insanı olacak. Saniyeyle. Benim hayatımda değil ama onların
hayatında çok büyük değişiklikler meydana gelecek. Onlar ‘kim bilir ben doğum
yaparken uzaklarda bir kız, bir yazısını bitiriyordur’ diye düşünmezken. Ben
vazgeçiyorum dostlarım. Bu düşünmek ya da düşünmemek meselesi. Bu sadece bizden
başkalarının olduğunu fark edip etmeme meselesi. Bu sadece, sadece işte böyle.
Bir gün biz de biteceğiz. Belki de çoktan bitmişizdir, yeni başlıyoruzdur. ‘Kim
bilir.’ Belki de batmışızdır ve yeniden doğuyoruzdur.
Ceren Öztürk
Ceren Öztürk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder