16 Aralık 2013 Pazartesi

Size sadece en iyileri.

Bir şeyler başlar ve bir şeyler biter bu hayatta. Fakat yazıldığı kadar kolay değil bu eylemler. Mesela şu an sitemize ilk yazımızla başlamak kadar kolay değil aslında başlamak. Sitenin ilk yazısı, başlangıcımız falan, fazlasıyla klişe davranarak, tabii ki başlamaktan ve bitmekten söz edeceğim. Klişelerle dövün beni. Zaten başka bir işim de olamaz. Ama bugün bazı gerçekleri ben suratınıza vuracağım.
Kim bilir, benim nefes almaya başlayışımda kimlerin bütün nefesleri bitti. Kim bilir, ben gözlerimi dünyaya açtığımda kimler gözlerini kapadı. Kim bilir, kimler sevgilisine sarılma fırsatını yakaladığında, kimler sevgilisine sarılma ihtimalini tamamen kaybetti. İhtimalini bile kaybetti. Hani olur ya mesela, siz en sevdiğiniz varlığı kaybedersiniz ve diğer insanları en sevdikleri varlıklarıyla görürsünüz. Sadece empati. Sadece empati ki yaşanmadan da bilinmez belki de ‘başlangıçlar ve sonlar.’
Siz sevmeye başlarsınız ve başkası bütün sevgilerini bir anda kaybetmiştir.
Siz annenize sarılmak için kollarınızı açarsınız, bir başkası annesini toprağa gömerken.
Siz onun gözlerine bakmaya başlarsınız, bir diğeri gözlerini tamamen kaybetmişken.
Bu dünya ne kadar zalim? Ya da ne kadar iyi? Döndüğü sürece. Belki de var olduğu. Belki de içinde denizleri barındırdığı sürece hem zalim hem de iyi olacak dünya. Dünya bu; sağı solu belli olmuyor. Belki biz farkında değiliz ama bu Dünya başladığında kim bilir kaç ‘Dünya’ yok oldu.
Ve başlamak her zaman iyi, bitmek ise her zaman kötüymüş gibi gözükür. Biz, bir başka ülkede annesiz ilk güne başlayan bir insanın ne kadar kötü bir başlangıçta olduğunu bilmeden bunu düşünebiliriz. Hatta belki de bencillik eder ve herkese sadece ‘başlangıçlar’ dileriz. Oysa sevdiği insandan uzakta olduğu günlerin bitmesini ister bir aşık. Bir adam ya da bir kadın. Babasından uzakta olduğu günlerin bitmesini ister babasını hiç görmemiş bir kız. Her biri aslında aynı anda hem acı hem de pamuk şekerden eylemler. Evet; eylemler pamuk şekerden olabiliyor kimi zaman. Mesela biliyoruz ki sevmek her zaman pamuk şekerdendir. Mesela biliyoruz ki nefret dolu insanlar pamuk şekeri asla bizler kadar sevemeyecekler. Evet, eylemler böyledir işte. Aynı anda, farklı iki şey olabilirler. Belki de sadece yaşamak ya da yaşayamamak meselesi bu eylemler. Ben mesela bu kelimeleri yazarken kim bilir kaç kişi ölüyor, doğuyor, evleniyor, seviyor, nefret ediyor. Kelebek etkisi gibi bir şey belki de her söylediklerim. Ama ‘kim bilir’ demek her zaman farklı şeyler hissettirir insana. Ve ben de bilmediğim dünyaları anlatmaya çalışmak tecrübesizliğindeyim şu an. Üzgünüm, merak etmek beni de cezp ediyor dostlarım.

Şimdi bir sona daha geliyoruz muhtemelen. Şimdi kimlerin hangi sonlarda olduklarını bilmeden sadece bir yazının sonuna geliyoruz. Ben sıcacık evimde uyumaya hazırlanırken, bir köprünün üstünde ölmeye hazırlanan insanların olduğunu düşündürmek bütün uykularımı kaçırıyor. Bazen başkalarını düşünmek, donduruyor insanı. Bazen belki de iyi şeyler düşünmeli insan. Belki de ben bu yazıyı bitirdiğimde yeni bir bebek doğmuş olacak ve annesi dünyanın en güzel gülen insanı olacak. Saniyeyle. Benim hayatımda değil ama onların hayatında çok büyük değişiklikler meydana gelecek. Onlar ‘kim bilir ben doğum yaparken uzaklarda bir kız, bir yazısını bitiriyordur’ diye düşünmezken. Ben vazgeçiyorum dostlarım. Bu düşünmek ya da düşünmemek meselesi. Bu sadece bizden başkalarının olduğunu fark edip etmeme meselesi. Bu sadece, sadece işte böyle. Bir gün biz de biteceğiz. Belki de çoktan bitmişizdir, yeni başlıyoruzdur. ‘Kim bilir.’ Belki de batmışızdır ve yeniden doğuyoruzdur.

                                                                                                        Ceren Öztürk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder