21 Nisan 2014 Pazartesi

Aşktan Daha Mızmızım

‘’Aşk’’ adı altında topladığımız kelimeler, süslü cümleler saf duygularımızın temsilcisi mi ? Peki ya pişmanlıklar, onlar da dahil mi tüm bu olan bitene ?

‘’Bana aşkı anlat deler.
Kendimizce bir şeyler toplarız her defasında.
Ama çoğu el yordamı, göz kararıdır. Ölçüsü yoktur aşkın ya da aşkla dolu dolu yaşamanın.’’
Diyerek birkaç satır karalamış en sevdiğim yazarlardan İclal Aydın.

Benim de kendime göre ‘’Yaşanmışlık’’ adını verdiğim bir tarifim var elbet. Her zaman sevginin bol şekerli bol tatlı olanına imrendim ve bunu sevgiye doya doya yaşamayı istedim. Hayaller gerçeklere doğru sapmamalı, işleyiş toz pembe bol kremalı olmalıydı. Asla baymadan tatlı bir tazelik yakalayıp hep de öyle kalmalıydı. Hayatıma bakınca ne şekerden ne kremadan ne de tatlıya benzer bir duygu var ortada. Ben bu işi pek kıvıramamış olmalıyım ki acısıyla kaldı elimde. Her aklıma gelip kalbime değişinde dahada çok yakıyor. Üstüne üstlük her acı tat yine en başta ki duyguyu hatırlatıyor.

Galiba ben aşkın toz pembe haline kendimi fazlasıyla kaptırdım.

Benim bu tozpembe tariflerime karşı aşk her zaman mızmız davranırdı ‘’Hala yetmedi mi ?’’ dercesine.  Oysa ben yetmediği için aşktan daha mızmızım hemde itirazlarımla. Bana uzun zaman önce yaşatmış ve fazla fazla hissettirmişti.  Ama daha sonrasında ban asla bir daha ben gibi sevebilme şansını tanımadı. Yetmezmiş gibi daha da derine itti. Üstünü kapatıp, saklarcasına. Çevremdekiler bir kenara ben bile inanmıştım sonu geldiğine bittiğine.


Aslında duygularımız tıpkı bir gölge oyunu gibi değil mi ? Işıkta duygular yansıtılanın arkasına yaslanıyor, karanlıkta iste kayboluyor. Bence duygular ortaya çıkmak için güneşin en mükemmel halini bekliyor !

                                                                                 -Ceren Demirel

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder