Çamurdan eller görüyorum. Gemilere biniyorlar, gemilerden
iniyorlar. Haince el sallayışlar görüyorum. Fakat yollananların masumca gördüğü
el sallayışlar. Ustaca sallıyorlar işte o çamurdan ve kandan ellerini. Her
birinin birer dilleri var diye ustaca kullanmaktan asla çekinmiyorlar. Onlara
fen bilgisi dersinde sorsanız dil; konuşmaya, tat almaya yarar. Dışarıda
sorsanız muzip bir gülümseyiş çakarak cevap verirler. Çünkü o çamurdan elliler,
o hain dillerini yalanlar için pek bir cesaretlice kullanırlar. Ve sonra
gemilerin batmasına, paraların çalınmasına, arabaların çarpmasına bağıra çağıra
tepki gösterirler. O büyük çamurdan elliler. Sonra, sonra büyür işte ve
insanoğlu deriz biz o çamurdan ellilere. Küçükken betimlemeler daha yerli
yerindedir aslında. Büyüdükçe öğrendiklerimiz ve bilmişliklerimiz yok olur ve
dolayısıyla kimseyi betimleyebilecek kelimelerimiz kalmaz. Yani bizler, o
çamurdan taraflarını asla kullanamayan bizler, kelimelerimizi bile kaybederiz.
Yetmez! Hayallerimizi kaybederiz. Milyonlarca çamurlu elin peşinden koştuğu
bataklık kokan kâğıt parçaları yüzünden. Ve büyüyünce para ismini veririz
onlara. Üstünde sayı, ardında milyonlarca terbiyesizlik barındırır! İşte bu
yüzden nefret ederiz. Yani kendimizi hayatta hiçbir yerde göremeyiz bizler.
Oysa biraz egolansak, ne bileyim biraz kendimizi düşünüp para denen yaratığa
tapsak belki de daha iyi yaşardık. Kör, sağır, dilsiz ama daha iyi. 100,200’e
bir sürü arkadaş edinirdik. Küçükken derslerde edineceğimiz birazcık ticari zekâ
bizi hiçbir arkadaşımızdan ayırmazdı. Ve biz milyonlarca 100 bulmuşken,
vermekten geri durmazdık. Sonra bu yaptığımızın arkasına geçip; ‘ben cömert
biriyimdir beyefendi!’ sevdalarına girişirdik. Aman Yarabbi! Ne de pis işler
yapardık biz. Lakin yaşardık… Soluk almak şimdiki kadar zor olmazdı.
Karalanmazdık. İçimizdeki karadan kurtulacağız diye kilometrelerce hayal
kurmazdık, sevdalanmazdık. Yorulmazdık yani biz. Yani iki çift çamurlu el
yüzünden bu hallere düşmezdik. Yani ben diyorum ki; gece gelip çatınca gözyaşlarımızla
değil, sevdiğimizi sandığımız insanlarla baş başa kalırdık. Yani, ne hale
gelmişiz dünya!? Biz seni bayağı bir bezdirmişiz affoluna. Bizi affet çünkü o
çamurdan elliler asla af dilemeyecekler senden. Biz çok âşık gençleriz ve sana
da âşık oluruz merak etmeyesin. Lakin kokunu alıyorum, sen de ağlıyorsun. Olsun
be dünya! Sen olsun de geç. Topraklarında yer aç bize. Lakin için rahat olsun,
biz sana para değil, sevgi dökenler olmaktan her ne olursa olsun gurur
duyuyoruz.
Ceren Öztürk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder