10 Şubat 2014 Pazartesi

Hayallere engel olan bir bataklık kokusudur.

Çamurdan eller görüyorum. Gemilere biniyorlar, gemilerden iniyorlar. Haince el sallayışlar görüyorum. Fakat yollananların masumca gördüğü el sallayışlar. Ustaca sallıyorlar işte o çamurdan ve kandan ellerini. Her birinin birer dilleri var diye ustaca kullanmaktan asla çekinmiyorlar. Onlara fen bilgisi dersinde sorsanız dil; konuşmaya, tat almaya yarar. Dışarıda sorsanız muzip bir gülümseyiş çakarak cevap verirler. Çünkü o çamurdan elliler, o hain dillerini yalanlar için pek bir cesaretlice kullanırlar. Ve sonra gemilerin batmasına, paraların çalınmasına, arabaların çarpmasına bağıra çağıra tepki gösterirler. O büyük çamurdan elliler. Sonra, sonra büyür işte ve insanoğlu deriz biz o çamurdan ellilere. Küçükken betimlemeler daha yerli yerindedir aslında. Büyüdükçe öğrendiklerimiz ve bilmişliklerimiz yok olur ve dolayısıyla kimseyi betimleyebilecek kelimelerimiz kalmaz. Yani bizler, o çamurdan taraflarını asla kullanamayan bizler, kelimelerimizi bile kaybederiz. Yetmez! Hayallerimizi kaybederiz. Milyonlarca çamurlu elin peşinden koştuğu bataklık kokan kâğıt parçaları yüzünden. Ve büyüyünce para ismini veririz onlara. Üstünde sayı, ardında milyonlarca terbiyesizlik barındırır! İşte bu yüzden nefret ederiz. Yani kendimizi hayatta hiçbir yerde göremeyiz bizler. Oysa biraz egolansak, ne bileyim biraz kendimizi düşünüp para denen yaratığa tapsak belki de daha iyi yaşardık. Kör, sağır, dilsiz ama daha iyi. 100,200’e bir sürü arkadaş edinirdik. Küçükken derslerde edineceğimiz birazcık ticari zekâ bizi hiçbir arkadaşımızdan ayırmazdı. Ve biz milyonlarca 100 bulmuşken, vermekten geri durmazdık. Sonra bu yaptığımızın arkasına geçip; ‘ben cömert biriyimdir beyefendi!’ sevdalarına girişirdik. Aman Yarabbi! Ne de pis işler yapardık biz. Lakin yaşardık… Soluk almak şimdiki kadar zor olmazdı. Karalanmazdık. İçimizdeki karadan kurtulacağız diye kilometrelerce hayal kurmazdık, sevdalanmazdık. Yorulmazdık yani biz. Yani iki çift çamurlu el yüzünden bu hallere düşmezdik. Yani ben diyorum ki; gece gelip çatınca gözyaşlarımızla değil, sevdiğimizi sandığımız insanlarla baş başa kalırdık. Yani, ne hale gelmişiz dünya!? Biz seni bayağı bir bezdirmişiz affoluna. Bizi affet çünkü o çamurdan elliler asla af dilemeyecekler senden. Biz çok âşık gençleriz ve sana da âşık oluruz merak etmeyesin. Lakin kokunu alıyorum, sen de ağlıyorsun. Olsun be dünya! Sen olsun de geç. Topraklarında yer aç bize. Lakin için rahat olsun, biz sana para değil, sevgi dökenler olmaktan her ne olursa olsun gurur duyuyoruz.

                                                                                                         Ceren Öztürk 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder