28 Mart 2014 Cuma

THE RUSH



Merhabalar. Geçen hafta tanıttığım Remember The Titans ı umarım beğenmişsinizdir. Bu hafta ise başka bir yaşanmış olan muhteşem bir hikayeden esinlenilmiş güzel bir baş yapıtı tanıtacağım. İki kere oscar kazanmış olan yönetmen Ron Howard la iki kere oscar a aday olmuş senarist Peter Morganın kafa kafaya verip bu filmi yazıp yönetmişler. Bu güzel filmin adı ise Rush ( Zafere Hücum ) dır. 2013 yılında vizyona girip herkesin dikkatini çekmiştir. IMDB puanı 8.3 gibi yüksek bir puan almıştır. Filmin ana karakterlerini ise Chris Hemsworth ve Daniel Brühl oynamaktadır. Bence bu film hakkında bu kadar bilgi bile fazladır hemen değerlendirmeye geçelim.
  




Formula 1 dendiğinde ilk akla gelen şey 1976 da olan o büyük kazadır. Nikki Lauda nın o büyük kazası. Film iki birbirinden inatçı ve rekabeti bir o kadar seven insanın yaşadıklarını ve 1976 da yaşanan o büyük, ölümcül kazayı ele almaktadır. Bu iki büyük yarışçı ailelerinin desteği olmadan Formula 1 sporuna dahil olmuşlardır. Tabiki direk 1. klasmandan başlamayıp 3. klasmandan başlamışlardır ve aralarında olan rekabet Formula 1 yükseldiklerinde devam edip hatta kat ve kat artıcaktır. Nikki Lauda tam bir mükemmelliyetçi olan bir kişiliği yansıtmaktadır. James Hunt ise karizmatik ve sizin de düsündüğünüz gibi her anın tadını yaşayan bir karekteri canlandırmaktadır. Filmde sadece yarışı değil , iki yarışçının hata yapma riskinin 0 olduğu her hatanın ölüme yol açabilecek fiziksel ve psikolojik baskıyı konu almaktadır. Özel hayatlarının da konu olduğu bu film Formula 1 in en ihtişamlı dönemlerinde geçmektedir.


Küçük bir paragraf da karekterlerden bahsetmek isterim. Nikki Lauda dediğim gibi mükemmelliyetçi bir insan olup arabalar hakkında inanılmaz bir bilgiye sahiptir. Hesaplarını ve  düsüncelerini matematiksel olarak dışarıya vuran ve gerekmedikçe risk almayan bir karekterdir. Geleceğe bakış açısı sağlamdır. Kendini güvenceye almadan hareket etmeyecek birisidir. James Hunt ise tam ters bir karekter diyebiliriz. Her türlü riski alabilen ve anın tadını yaşamaktan başka birşey düşünmeyen bir yarışcıdır. Gelecekle ilgili planları olmaması da bunun bir kanıtıdır. Birbirine bu iki zıt karekter gerçekten Formula 1 in kaderiyle oynayıp inanılmaz ve unutulmaz bir çağ yaşatmıştır insanlara.



F1 in her zaman verdiği zevk bellidir ama sevmeyenler de olabilir. İşte bu film iki tarafa da uygun bir filmdir. Yarış sahnelerinin çok olmadığı ama az da olmadığı gerçekten güzel bir filmdir. Yeni çıkmasına rağmen kendimi tutamayıp 10 larca kez izlemiş olduğum bir film ve filmden sonra sadece tek bir soru aklına gelicek. Nasıl , Nasıl bir dayanıklılıktır ki oradan sağ sağlim çıkıp yine herşeye baştan başladı ? İste bunun cevabı filmde gizlidir. Bunu da size bırakıyorum. Bu güzel iki insanın arasında geçen dudaklarınızı uçuklatıcak bir film sizi bekliyor :)
 

Hilmi Tuğkan Gülen

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder