12 Mart 2014 Çarşamba

Yollar

Yine uzun bir cadde. Ben yine sıkkınım.

Sağdan ilk sokağa giriyorum, yol biraz uzuyor ama olsun acelem yok. Neye yetişeceğim ki sanki?
Bu sokağı çok seviyorum. Solda kırmızı bir kapı üzerinde ay yıldız kabartması... Biraz orantısız fakat bayrak sonuçta. Acaba şehit evi mi diyorum? Artık bayraklar yalnızca şehit evlerine asılıyor çün ki. Bizim evde de bir bayrak olmadığını fark ediyorum. Gidip bir bayrak alayım diye gaza gelip dönüyorum. Dönerken elim pantolonumun cebine çarpıyor ve iki liram şakırdıyor. Mecburen vazgeçiyorum tabi, yürümeye devam. Sağda kırmızı bir araba. Araba dediysem hurdadan bozma işte, bir tekeri patlak, kapısı göçük... Ben kendimi bildim bileli orda. Ah, kendini bilmek... İnsan ne zaman bilir ki kendini?
Ve yine o dik sokağa geliyorum. Ağır adamlarla betonların pencerelerine bakıyorum. Perdeler neden hep beyaz? Üçüncü katta bir evin perdesi yok. Camda bir yazı var. Zar zor okuyorum kiralıkmış. “Kim görür lan onu ordan?” diyorum. Sokağa sağdan bağlanan bir patika var ve patikanın kenarında bir kaya. Patika ne müzikli bir kelime değil mi? Patika diye mırıldanarak, patikadan geçip o kayaya oturuyorum. Kayaya oturunca öyle çok da bir manzara görülmüyor tabi. İleride çocuklar silahçılık oynuyorlar. Biri gidip kızların sek seğini bozuyor kız ona bağırınca da sek sek taşını alıp ona atıyor. Ne manzara ama değil mi? Sonra aklıma dayı oğlu geliyor. Küçükken kavga etmişiz o bana taş mı atmış ben de ona yumruk mu atmışım ney. Annem ne oldu diye sormuş. Ben de demişim ki “o buş oldu bana taş attı ben de Saddam oldum ona yumruk attım” çocuk aklı işte. Düşünüyorum şimdi kim bilir o sek sek taşını kime özenip attı. Abilerim, ablalarım; biz çocuklar size özeniyoruz, lütfen siz de insanlara özenin! Tabi kayaya çıkınca karşımda bir kalabalık varmış da onlara konuşuyormuşum gibi hissediyorum.Bir de binaenaleyh şapkam olsa tam olacak.

Kayadan inip patikaya çıkıyorum patika beni yine o sokağa götürüyor. Neden bilmiyorum adımlarım hızlanmış. O dik sokağa girince duramıyor koşuyorum rüzgara karşı koşuyorum. Koştukça yokuş daha da dikleşiyor. Allah’ım ne güzel bir sokak!

O sokağı bitirip başka bir patikaya çıkıyorum. Varoş mahallemde bol miktarda patika var. Patika o kadar da müzikli bir kelime değilmiş aslında. Ah şu tutarsızlığım. Tutarsızlığımı tutup bir kenara bırakıyorum yerde karga ölüsü, hızla geçiyorum yanından. Solumda çok güzel bir ev. Dışardan merdivenli, yeşil demir kapılı, sıvası çökmüş, camları korkuluklu, kapının önünde çamaşırlar, terkedilmiş bir çocuk bisikleti. “Belki de hayallerimdeki ev” derken uzaklaşıyorum. Bu defa sağımda bir çocuk dikkatimi çekiyor. Benim kadar bir çocuk. İki apartman arasındaki boşlukta yere oturmuş, kafası kollarının arasında. Allah yardımcısı olsun deyip gidiyorum. Birkaç adım sonra geri dönüp yardım etmem gerektiğini düşünüyorum. Hiç tanımadığı birisine anlatabilir belki de. Yine de geri dönmüyorum. Kendi haline bırakmak lazım belki de. Ya da bunu bahane ediyorum bilmiyorum. Derken bir yokuş çıkıyor karşıma, baba gibi. Yokuşlar inerken güzel. O dik yokuşu çıkmak istemiyorum. Böyle durumlarda Seyit Onbaşı yardım eder bana. “Biz Seyit Onbaşının torunlarıyız ulan” moduna girip ilk adımı atıyorum. O kadar da ağır değilmiş mermi. Aferdersiniz: O kadar da dik değilmiş yokuş.

Yokuş biter bitmez soldaki aralıktan geçip göğsüme kadar uzanan çitten atlıyorum. Bizim ev görünüyor karşıdan, sokakta arkadaşlarımın kardeşleri top oynuyor. Bana onlar da Enes diyor abileri de. “Konuşmaya başlayan Enes diye geliyor arkadaş o kadar mı küçük gösteriyorum acaba?” derken topları bana doğru geliyor. İşte küçükken yaşadığım sinir bozucu an: Mahalleden geçen abiye top gelince alıyor ve ayaküstü bize hareket yapıyor. Uzun yakarışlar sonucu topu veriyor. “Hayır, bu anı o çocuklara da yaşatmamalıyım” diyerek topu hemen onlara atıyorum. Artık ben bir kahramanım!


Topa vururken sol tarafta camda annemi görüyorum. Bana bakıyor gülümsüyorum. Anne candır. Gideyim de yemeğini yiyeyim diye adımlarımı hızlandırıyorum. Çok şükür eve varıyorum. Hikayesiz bir yolculuk bile ne hikayeler yazdırıyor bana kafamda. Yollar bazan... Neyse.

M. Enes Batman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder