Edebiyat için, müzik için, filmler için buradayız. İki haftada bir sizlerle birlikte olacağız. Okumaya bekliyoruz.
27 Ocak 2014 Pazartesi
heves
Ağırlığına aldırış etmediğim kirpiklerim, çatladığı zaman acısına tahammül ettiğim dudaklarım bu gece benimle. Ve yine perdesinden gün ışığı sızan bir geçmişim, hakkında hiçbir şey bilmek istemediğim yarınlarım titretiyor ellerimi. Gözlerinizin çığlıklara aşina olduğu zamanlar var mıdır? Ya da bir su damlası kadar hayatınızı bir an bile umursamadan içtiğiniz tüm yalan suratlar kollar mı parmak uçlarımızı? Hiç mi düşmediniz kaybolmaya korktuğunuz sokaklara? Korkmadınız mı geçmişin ve geleceğin olmadığı gibi tek zaman diliminin şimdi olmasından? Geç olmaktan. Geçmiş olmaktan. Ya da içi geçecek olmaktan. Neden bile bile bekler ki bir insan uzanamayacağı elleri? Ve neden ister hala o ellerin ellerindeki hayalini? Bekleriz olacakların kalbimizdeki şiddetini bilmeden. İsteriz hayallerimizdeki kurguların bir oyun gibi sergilenecek olmasını. Yine anlamadan kapılırız bir çift sözün, gözün, hevesin peşine. Kırılırız daha sonra uykusuz kaldığımız gecelere kıvrılır yatarız. İnatçıyız biz bakışlarımızın anlamı aynalara yansıyınca boş duvarlara inkar ederiz. Kendimizden bile emin değilken sarılırız henüz izlerini bulamadığımız düşüncelerimize. Saat dokuz çeyreği vururken kısa bir soluk sıyrılır sevgimizden.
Tam şuan, yelkovan akrebi sonsuza dek kovalarken, kalemimden dökülecek her kelime harcadığım tüm nefesler uğruna olsun.
Ben bugün kaybetmişsem eğer yaşadığım her şey yaşayacaklarıma daha fazla değer verdiğim hatalarım için kahrolsun.
Kalbimin biraz daha hızlı çarpmasına sebep olan nefesler aşkına içilen her yudum bu gece tekrar satırlara saklanmak üzere raflara konsun.
Vazgeçtiysem kulak dolusu sessizliklerin hatırına ve elimi uzatmadığım boş yeminler şerefine yeniden ve yeniden.
Işıl Doğanay
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder