27 Ocak 2014 Pazartesi

Keşke sen olsaydın 'sevgi'

Çoğu kez insanların o müthiş bencilliğinden cesaret alıyorum. Ya da bir kesit alıyorum ve anlatıp gösterebileceğim yerlerde sergilemeye uğraşıyorum. Oysa ne büyük hata. İnsanlar kendi hatalarını kabullenmezler. Ve kendi hatalarının yüzlerine vurulmasından da hiç hoşlanmaz insanlar. İnsanlar sadece düşünmeden bazı şeyleri yapar ve sonra geçmişlerinin arkasına saklanırlar. Geçmişlerinde yaşadıkları kötü şeylerin ardına saklanırlar. Bu kötü şeyler onlara kötülük yapma hakkı vermiş gibi savunurlar kendilerini.  Ve ellerini sallaya sallaya rahatça dolaşabilirler sokaklarda. Geçmişleri ya da yedikleri sadece birkaç tokat yüzünden. Ah insanoğlu. Neremizden tutup sevmeli bilmiyorum. Kirpiklerimizden mi? O sahte boyalarla boyanmış yüzlerimizden mi? Çünkü kalp gittikçe yerini başka şeylere bırakıyor artık insanlarda. Ve insanlar çok seviyor üstünlüğü. Değerlendirmedikleri hiçbir fırsatları yok. Kendilerini yüceltenleri severken diğerlerini yererler. Biz insanlar olarak çok acıyız. Bazen dünyanın yüzkarasıyız. Çünkü bize kendini kurtar demiş geçmişimiz öyle değil mi? Yani hala haklıyız hayvanların bile canını acıtmakta. Onları durduk yere öldürmekte hala haklı mıyız cidden? Birazcık bile olsa vicdan azabı duymayacak kadar kayıp mı ettik vicdanımızı bilmiyorum.
Ne zaman anlayacağız birbirimizi acaba? Ne zaman dönüp aynada kendimize bakabileceğiz? Ve mezarlıkların bize neler anlatmak istediğini ne zaman anlayabileceğiz acaba? Yarın ölecek olsak bile sırf kendimiz için sokağa çıkarız. Ve kendimiz için dünyayı umursamadan milyonlarca şey yaparız. Ya kalplerini kırdıklarımız? Ya geride bıraktıklarımız? Yarın öleceksek onların kırıklarıyla birlikte nasıl taşıyacaklar cesedimizi? Yarın öleceksek mesela neden önce en çok canını yaktıklarımızdan başlamıyoruz işe? Nerede kaybettik insanlığımızı? İşte en çok bunu merak ediyorum. İlk doğduğumuzda her şey iyiydi oysaki. Her şey masumdu, biz masumduk. Sonra birkaç yaş büyüdük; oyundan başka işimiz gücümüz olmadı. Sonra birkaç yaş daha büyüdük; okulda da oyundan ve o çok özendiğimiz kitapları okumaktan başka işimiz gücümüz yoktu. Peki, nerede koptu ip? Biz çocukluğumuzun hangi döneminde vicdanımızı kaybettik ve büyüyünce birine sırtına rahatlıkla dönebilmeyi öğrendik? Biz çocukluğumuzun hangi döneminde yitirdik sevgimizi ve hayvanları dahi öldürmekten zevk alır hale geldik? Peki ,ileride bağışlayacak bir kalbimiz kalmış mıdır şimdi? Sanmıyorum. Bunca kötülük içinde, bunca kötülüğümüzün içinde. Hepimiz istesek sevecek bir şeyler bulabiliriz aslında rahatça. Çünkü pencereyi açıp kafanızı kaldırmanız bile yetecek bu dünyanın aslında kötülük için var olmadığını anlamanıza. Ama yapmıyorsunuz. Yapmıyoruz. Ya para bürümüş gözümüzü ya da o müthiş egomuz. Her şeyi elde etmek istiyoruz. Sanki o zaman bu dünyanın bir anlamı kalırmış gibi düşünerek. Her şey bizim olsun istiyoruz sanki bu dünyada diğer insanlar hiçbir şey hak etmiyormuş gibi.

İşte bunu yapmasak biliyorum ki daha yeşil olurdu dünya. Biliyorum ki o zaman savaşlar çıkmazdı. Çıkacaksa da kelimelerle savaşırdık biliyorum. Kimsenin milyonlarca insanı öldürecek kadar gözü dönmezdi. Ya da kimse o kadar vahşileştikten sonra yatağında uyuyamazdı. Bize aslında birazcık sevmeyi öğretselerdi böyle olmazdı. Biz aslında birazcık da olsa sevmeyi öğrenmek isteseydik böyle olmazdı. Ve biz insanlar, sevebilseydik eğer, işte o zaman her şeye sahip olabilirdik. Bunu öğretseydi eğer birileri bugün yatağı olan çocuk sayısı çok olurdu.  

                                                                                                  Ceren Öztürk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder