Çoğu kez insanların o müthiş bencilliğinden cesaret
alıyorum. Ya da bir kesit alıyorum ve anlatıp gösterebileceğim yerlerde
sergilemeye uğraşıyorum. Oysa ne büyük hata. İnsanlar kendi hatalarını
kabullenmezler. Ve kendi hatalarının yüzlerine vurulmasından da hiç hoşlanmaz
insanlar. İnsanlar sadece düşünmeden bazı şeyleri yapar ve sonra geçmişlerinin
arkasına saklanırlar. Geçmişlerinde yaşadıkları kötü şeylerin ardına saklanırlar.
Bu kötü şeyler onlara kötülük yapma hakkı vermiş gibi savunurlar
kendilerini. Ve ellerini sallaya sallaya
rahatça dolaşabilirler sokaklarda. Geçmişleri ya da yedikleri sadece birkaç tokat
yüzünden. Ah insanoğlu. Neremizden tutup sevmeli bilmiyorum. Kirpiklerimizden
mi? O sahte boyalarla boyanmış yüzlerimizden mi? Çünkü kalp gittikçe yerini
başka şeylere bırakıyor artık insanlarda. Ve insanlar çok seviyor üstünlüğü.
Değerlendirmedikleri hiçbir fırsatları yok. Kendilerini yüceltenleri severken
diğerlerini yererler. Biz insanlar olarak çok acıyız. Bazen dünyanın yüzkarasıyız.
Çünkü bize kendini kurtar demiş geçmişimiz öyle değil mi? Yani hala haklıyız
hayvanların bile canını acıtmakta. Onları durduk yere öldürmekte hala haklı
mıyız cidden? Birazcık bile olsa vicdan azabı duymayacak kadar kayıp mı ettik
vicdanımızı bilmiyorum.
Ne zaman anlayacağız birbirimizi acaba? Ne zaman dönüp
aynada kendimize bakabileceğiz? Ve mezarlıkların bize neler anlatmak istediğini
ne zaman anlayabileceğiz acaba? Yarın ölecek olsak bile sırf kendimiz için
sokağa çıkarız. Ve kendimiz için dünyayı umursamadan milyonlarca şey yaparız.
Ya kalplerini kırdıklarımız? Ya geride bıraktıklarımız? Yarın öleceksek onların
kırıklarıyla birlikte nasıl taşıyacaklar cesedimizi? Yarın öleceksek mesela
neden önce en çok canını yaktıklarımızdan başlamıyoruz işe? Nerede kaybettik
insanlığımızı? İşte en çok bunu merak ediyorum. İlk doğduğumuzda her şey iyiydi
oysaki. Her şey masumdu, biz masumduk. Sonra birkaç yaş büyüdük; oyundan başka
işimiz gücümüz olmadı. Sonra birkaç yaş daha büyüdük; okulda da oyundan ve o
çok özendiğimiz kitapları okumaktan başka işimiz gücümüz yoktu. Peki, nerede
koptu ip? Biz çocukluğumuzun hangi döneminde vicdanımızı kaybettik ve büyüyünce
birine sırtına rahatlıkla dönebilmeyi öğrendik? Biz çocukluğumuzun hangi
döneminde yitirdik sevgimizi ve hayvanları dahi öldürmekten zevk alır hale
geldik? Peki ,ileride bağışlayacak bir kalbimiz kalmış mıdır şimdi? Sanmıyorum.
Bunca kötülük içinde, bunca kötülüğümüzün içinde. Hepimiz istesek sevecek bir
şeyler bulabiliriz aslında rahatça. Çünkü pencereyi açıp kafanızı kaldırmanız
bile yetecek bu dünyanın aslında kötülük için var olmadığını anlamanıza. Ama yapmıyorsunuz.
Yapmıyoruz. Ya para bürümüş gözümüzü ya da o müthiş egomuz. Her şeyi elde etmek
istiyoruz. Sanki o zaman bu dünyanın bir anlamı kalırmış gibi düşünerek. Her şey
bizim olsun istiyoruz sanki bu dünyada diğer insanlar hiçbir şey hak etmiyormuş
gibi.
İşte bunu yapmasak biliyorum ki daha yeşil olurdu dünya.
Biliyorum ki o zaman savaşlar çıkmazdı. Çıkacaksa da kelimelerle savaşırdık
biliyorum. Kimsenin milyonlarca insanı öldürecek kadar gözü dönmezdi. Ya da
kimse o kadar vahşileştikten sonra yatağında uyuyamazdı. Bize aslında birazcık
sevmeyi öğretselerdi böyle olmazdı. Biz aslında birazcık da olsa sevmeyi
öğrenmek isteseydik böyle olmazdı. Ve biz insanlar, sevebilseydik eğer, işte o
zaman her şeye sahip olabilirdik. Bunu öğretseydi eğer birileri bugün yatağı
olan çocuk sayısı çok olurdu.
Ceren Öztürk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder