Uyanıyorum.
Bomboş bu uyanmak. Pek de uyudum sayılmaz. Dün gece iki arkadaşımı kaybederek
uyudum. Ve bugün de daha bir çok arkadaşımı kaybetmek için uyanıyorum. Kim
bilir kaç tarihli bir zamanımız geliyor aklıma. Onunla olan bir zamanımız. O
zaman da sabah uyanmıştım. Hem de benden beklenemeyecek kadar erkenden. Ve tüm
arkadaşlarım yanımda, herkes tamdı. Ben de tamdım. Tastamam. Giyinmek,
pijamalarımı çıkarmak ve biraz aceleyle kahvaltı etmek. Biraz utana sıkıla
kahvaltı edememek. O büyük kalbiyle bir adam gelecekti yanıma, onun
utangaçlığında bir kahvaltıydı benimkisi. Sonra telefonu elime alıp onun
uyanmasını beklemek heyecanındayım. Ne tuhaf heyecan. Kalbim durmuş muydu yoksa
gümbür gümbür müydü o sıra? Ne giyeceğim diye düşünmekten de delirecektim tam
da o anlarda. Acaba ona ne söylesem de sarılsam diye düşünmekten de
alıkoyamamıştım kendimi. Saatler sonra bir mesaj: Geldim. Ben giyinmişim. -Ne
şaşırmıştım ama bir şey bulup, beğenip, karar verip giyebildiğime- Sonra hızlı
adımlarım. Ve benden bir mesaj: Bekle, geliyorum. Ellerimi tutamazdım hiçbir
zaman. Hep titrerlerdi. O gün de tutamamıştım. Tam iki dakika sonra ayaklarımla
o büyük adamın yanında olacaktım. Ve, oldum. Bir tebessüm. Benden, ondan.
Seslerimizi duyamamıştık, köpekler çok havlıyordu. Sesimi duyamamıştım; kalbim
gümbür gümbürdü. Aldım onu, hiç unutamayacağım bir yere götürdüm. Ve
arkadaşlarım tam. Hala tastamam. Oturduk. O beyaz, tahtadan, eski, aslında her
gün oturduğum banka oturduk. Sustuk. Ben dilimi kaybetmiştim de ya o? Seven ben
değil miydim, bari o konuşsaydı. Ama yine de söyleyebileceklerimin en iyilerini
söylemiştim. 'Seni seviyorum' hariç. Ne dilim yanaşmıştı söylemeye ne de
duygularım. Neden peki? Neden söyleyememiştim? Bilmiyorum. Bazı sorularımın
cevabını hiç bulamıyorum. Sonra yine susmuştuk. Hava soğuktu. Ama ben soğuktan
değil heyecandan titriyordum. Bakamıyordum. Sonra kalktı. Gittik. Öptü, gitti.
Birbirlerine arkalarını döndüklerinde sonradan durup, tekrar bakan kişi
seviyordur. Ben baktım. Yolun sonunu getiremedim baktım. O ise gidiyordu. Keşke
bilseydim hem son gelişi hem de son gidişi olduğunu. Oysa ben o sırada
gülümsüyordum. Sonra dönüp arkadaşıma koşmuştum, yanağımda dudağının izlerini
unutmayarak. O gün ne farklı bir uyanmaydı, bugün ne farklı. O gün; gözlerimi
bir mucizeyi görmeye uyanmıştım. Bugün; bir iki insan daha kaybetmeye uyandım.
O gün güzeldim. Bugün ise çirkin/im. Sanırım ben uyanmalara daha fazla
dayanamayacağım..
Ceren Öztürk
Ceren Öztürk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder