1 Ocak 2014 Çarşamba

YERALTINDAN NOTLAR






Bir adamdan bahsedelim önce size. Hasta bir insan. Huysuz. Hiçbir cazibesi olmayan birinden. Dostoyevski'nin kendinden bahsetmesi gibi aynı. Uzakta bir yerlerde kayboluyor. Karanlıktan aydınlığa giden bir yolda... Yolun sonunu görmeyelim. Zaten insan yolun sonunu görünce o yolu yürür mü sizce ? Hep bizi çeken şey bilinmezler değil midir ? Günbatımına gider adam. Sahildeki martı seslerinin verdiği huzura, kızıllıkları katık etmek için. Sırf o sokak başındaki cılız ışığın arkasına sotelemiş yalnızlığı içindir bu çaba. Belki sadece insanlardan kaçmak.





Çünkü insan sanıldığından daha da ahmak olma eğilimini göstermiştir. İnsan; çıkarlarını,öfkesini ve kinini yenememiştir. Ulaşamadıklarımızda gösterdiğimiz o etrafımızı saran kırmızı görünmez renkler saf kan hırsın sembolü. Sahi ya kahramanımız bu tek düze şeyleri yapmıyor mu ? Nietzsche'nin üst insanı olamaz ya ! Olabilir. Öfkesi belki bir serçeyi korkutabilecek kadardır. Ve o sadece bununla övünüyordur. Nihilist bir yaklaşım örneği olaraksa: bu içimizdeki hiçlik duygusu... Hep kaynaşıp duran,bir yerlerde patlamayı bekleyen ama tıpkı o eski vitrinde duran çeyizlik tabaklar gibi kullanılmayı bekleyen... Bize utanç veren bu duyguları ne yapmalı ? Burda akıllı değil,yalnız bir insandan bahsediyoruz. Çünkü akıllı insanlar ciddi bir iş yapmaz,ciddi bir işi ancak aptallar yapar. Evet ! On dokuzuncu yüzyılın akıllı insanı ahlaki olarak da çoğunlukla karaktersiz birisi olmalıdır. Değil mi ? Güneş on dokuzuncu yüzyılın akıllı ama karaktersiz insanı için batıyor. Kaç tane günbatımı kaçırdık acaba ? Diyorum ya; nankör insan daha fazlasına sahip olmak istersen elindeki yalıda denizin mis gibi kokusunu ciğerine çekme nezaketinde bile bulunmaz. Belki Tanrı onları bununla sınıyordur.




Peki Tanrı bizi ne ile sınıyor ? Beynimizin içini kemirip duran önyargılar,bize itici güç olabilecek fikirleri ezen,yok eden yargılar. Toplum önünde konuşmamıza engel,olağandışılıklara engel kalıplar ve duvarlar. Ve işte yazar gülerek şöyle diyor: " Elbette bunu yapacak gücüm yoksa böyle bir duvarı alnımla yıkacak değilim,ama sırf o taştan bir duvar ve benim onu yıkacak gücüm yok diye onu kabullenecek değilim."





Bilge KAHRİMAN 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder